3 Mayıs 2017 Çarşamba

SOĞUK SAVAŞ

Soğuk Savaş, Sovyet Bloğu ülkeleri ile Batılı güçler arasında 1947'den 1991'e kadar devam etmiş olan uluslararası siyasi ve askeri gerginlik. Özellikle baskın iki iktidar odağının karşılıklı tehditlerinin ve bu tehditleri kullanarak dünyada hakimiyet kurma çekişmesinin on yıllar süren dönemi. Soğuk savaş, 1917'den başlayan Doğu-Batı çekişmesinin bir ürünüdür.  II. Dünya Savaşı'ndan sonra Doğu ve Batı bloklarının zaman zaman savaş çıkarma tehditleri, bütün dünyada gerginlik yaratmıştır. Bu dönemde, insanlarda nükleer kıyamet paranoyası doğmuş, dünya devletleri ise bu iki bloktan birinin yanında yer almaya çalışmışlardır.





Bu çekişme II. Dünya Savaşı'ndan sonra daha belirgin hale geldi. Soğuk savaş geriliminin azaldığı ya da çok yoğunlaştığı dönemler olmuştur. Gerginlik, hiçbir zaman "taraflar arasında" sıcak savaşa dönüşmemiş olsa da; taraflar, her anlamda birbirlerini yıpratmaya çalışmışlardır.
"Soğuk Savaş" deyimi, ilk kez 1947 yılında ABD'li Bernard Baruch tarafından kullanılmıştır. II. Dünya Savaşından sonra Orta, Doğu ve Güneydoğu Avrupa'da SSCB'nin etkisi artmaya başladı ve bu bölgedeki ülkeleri bir ölçüde kendi şemsiyesi altına aldı. Bundan korkan ABD ve İngiltere, Batı Avrupa'da ve başka yerlerde ve Sovyet yanlısı komünist partilerin iktidara gelmemesi için çeşitli girişimlerde bulundular. Uyguladıkları Marshall Planı ile Batı Avrupa ülkeleri ABD'nin nüfuzu altına girerken, Doğu Avrupa ülkelerinde de Sovyet yanlısı komünist hükümetlerin kurulması ile Soğuk Savaş doruğa ulaştı. Bunun yanında ABD, Truman Doktrini çerçevesinde, Batı Avrupa'nın SSCB'ye karşı korunması için çaba harcadı. Bunun sonucu olarak da NATO (North Atlantic Treaty Organization-Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) kuruldu. Buna karşı, SSCB'de Varşova Paktı'nı kurdu ve Çin'de Sovyet yanlıları iktidarı ele geçirdiler. Böylece soğuk savaşı daha belirgin hale getiren bloklar oluştu ve çeşitli çatışma konuları ortaya çıktı.
İkinci Büyük Savaş'tan sonra iki büyük devlet ortaya çıktı: ABD ve SSCB. ABD ve İkinci Büyük Savaştan büyük yaralar alarak çıkmış, bir kısım Batı Avrupa devletleri, kapitalist düzenleri için tehdit oluşturan devlet kapitalizmine, SSCB'ye karşı ortak bir askeri aygıt oluşturdular. 4 Nisan 1949'da, 12 Batılı ülke; ABD, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Kanada, İtalya, İzlanda, Danimarka, Norveç ve Portekiz NATO'yu (North Atlantic Treaty Organization-Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) kurdu.
Soğuk Savaş döneminde kapitalizmin, "dehşetengiz" Sovyet tehdidinin karşısında sıra dağlar gibi duran askerî aygıtı NATO, ortak tehdide karşı askeri alanda birleşen Atlantik ötesi dostlarının ortak hedefleri çerçevesinde işbirliğinin devamını ve gücünü teşkil ediyordu. NATO'nun kurulduğu ilk dönem, üye devletlerin "güvenliğinin" ABD'nin nükleer gücüne dayalı olduğu, "caydırıcılık" için en önemli silahı "nükleer güç" kullanımının oluşturduğu dönemdir. O zaman ve şimdi de NATO'nun esas askeri gücünü ABD oluşturmaktadır. 1950'lerde SSCB'nin de nükleer silah üretmesi ve karşılık verebilme yeteneği elde etmesiyle Bush Doktrini olarak ilan edilen ancak hiç de yeni bir buluş olmayan, o zaman da benimsenmiş "önleyici savaş" stratejisinden vazgeçilerek "çevreleme" ve "caydırma" politikalarına ağırlık verildi. Bu arada 1952 yılında Türkiye ve Yunanistan NATO'ya katıldı. SSCB'ye karşı tampon devletler ve ileri karakollar oluşturulmaya, yeni üsler açılmaya devam etti. 1955'te Almanya, 1982'de İspanya NATO'ya dahil oldu. 1960'lardan itibaren de "esnek karşılık" denilen ve "nükleer silah kullanımı"temelli stratejini yerini alan yeni bir strateji geliştirildi. "Ortak düşman"ı çevreleme ve krizleri konvansiyonel yöntemler kullanarak çözer gibi yapma stratejisine ağırlık verildi. Soğuk Savaş dönemi, Monroe Doktrini ile kendisine dokunmadıkça dünyanın geri kalanıyla pek alakadar olmayan ABD'nin küresel iktidar olmaya oynadığı ve SSCB paranoyasıyla (iktidarın gıdası) askerî, ekonomik, siyasî hegemonyasını kurduğu bir dönemdir. Bu dönem boyunca NATO en önemli aygıtı olmuştur. Soğuk Savaş sona erdikten sonra da ABD, bu hegemonyasını korumak ve geliştirmek için yeni iktidar-korku-gelecek senaryoları yazmaya ve mekanizmalar oluşturmaya, varolanları dönüştürmeye koyulmuştur.
Kore ve Vietnam savaşları, Berlin Sorunu, 1956-59 yılları arasında Ortadoğu'daki çekişme, U-2 casus uçağı olayı, Küba krizi gibi olaylar soğuk savaşın doruğunu oluşturdu. Soğuk savaşta blok liderlerinin kendi blokları içerisinde yer alan ülkelerin içişlerine karıştıklarına rastlanmıştır. 1962'den sonra (özellikle Küba bunalımından sonra) yavaş yavaş ortaya çıkan "detant" (yumuşama) dönemiyle karşıt iki blok, yerini daha karmaşık bir yapıya bıraktı. Yeni bağımsız ülkeler ortaya çıktı. Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi konusunda görüşler vurgulamaya başladılar. İki blok arasındaki çekişmeyi sona erdirmek için 1975 yılında iki blok ülkelerinin katıldığı AGİK (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı) çerçevesinde Nihai Senet imzalandı. Fakat Asya ve Afrika'daki karışıklığın tırmanması bu detente (yumuşama) sürecini sona erdirdi. 1980'lerin başında yeniden soğuk savaş dönemine girildi. Fakat 1985 yılında SSCB Komünist Parti Genel Sekreterliğine Mikhail Gorbaçov'un gelmesi ile, iki blok arasındaki buzlar erimeye başladı. Ve 1989 yılında Doğu Avrupa'da başlayan rejim değişikliği, ve soğuk savaşı simgeleyen Berlin Duvarı'nın yıkılması ile II. Dünya Savaşından sonra başlayan süreç sona ermeye başladı. 

Kaynak:gizliilimler.tr.gg

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder